24 Ekim 2008 Cuma

Maç Günlükleri

DİKKAT! MAÇ SAATİ DEĞİŞTİ....
Bu hafta oynanacak maçın saati 21-22 olarak değişmiştir.
Maç arifesinde takımlar son hazırlıklarını yaparak maç saatini beklemeye başladılar.Son anda maçın saatinin değişmesi nedeniyle takımların mağdur olmamaları için yeni maç saatine göre kendilerini ayarlamaları gerekmektedir.Önemle duyurulur.

23 Ekim 2008 Perşembe

NİMET GÜNLÜKLERİ

Nimet Lokantasında akşamları süren sohbetlerimiz bütün hızıyla devam etmekte.Dün akşam herzamanki gibi lokantanın müdavimleri oradaydık.Osman,Oktay,Ercan,Asım,Kemal abi vs...Dr.Hanefi bey ,ömer Albayrak abimizin misafiri olarak arkadaşlarıyla yemek yiyordu.İsmail Abi'nin misafirleri vardı.Üç hanım misafiri ile yemek yediler.Yatsı namazı arifesinde hanım misafirler izin isteyip çıkmak istediler.Onlar gerek yok dediselerde İsmail Abi muhabbetle onları yolcu ettikten sonra Orhan Abimle camiye gittiler.Az sonra Sadık beyle yemek yemekte olan Ercan'ın telefonu çaldı.Kemal abi(Günaydın) aradı ve İsmail abinin başını çarptığını söyledi.Telaşla yanına vardık.Kaza sonucu(!)kafasını şadırvana çarpmış.Ön tarafta şiş vardı.Hanefi Bey ilk müdahaleyi yaptı.İsmail Abi Dr arkadaşlarından birini aradı.Yanına vardık.Muayene etti.Pek önemli bir şey olmadığını ama film çektirmenin iyi olacağını söyledi.Haseki'ye vardık.Doktor hastane tomografi derken gece 11 de geri geldik.Durumu iyi idi.Orada tanıştığımız Dr.İsmail Ulusal Mellinozlu çıktı.beyin cerrahı olarak problem yok dedi.Rahatladık.Çok şükür başka bir yaramazlık olmadan ayrıldık.Şimdilerde ise bu kaza nedeniyle yapılan eleştirileri saymazsak İsmail abi iyi...O takılmalarda işin tuzu biberi olacak galiba..

18 Ekim 2008 Cumartesi

YOUNG TEAM COŞTU :13-5


Yeni sezona iyi bir giriş yapmak için kadrosunu 1-2 takviye haricinde koruyan Young Team sezonun en farklı galibiyetini elde etti.Albayrak Arenada dün gece yapılan maçın ilk yarısı çekişmeli bir oyuna sahne oldu.Kıran kırana geçen maçın ilk yarısı karşılıklı ataklarla geçti.Yakaladığı pozisyonları cömertçe harcayan iki takım bireysel beceriler sonucu atılan gollerle devre arasına 3-1 Takeout galibiyetiyle gitti.Orta hakem Nizam Günaydın'ın başarılı bir yönetim gösterdiği maçın ikinci yarısında ise YoungTeam şovu vardı.Kaptan Cemil'in defansta oynadığı ve yıldızlaştığı maçta forvette son derece başarılı bir performans sergileyen Deniz Hacıbayramoğlu atakları yönlendiren adam olurken attığı attırdığı gollerle geceye damgasını vurdu.Forvette Salih Deniz'e ayak uydururken Dorodo Mustafa zaman zaman bu ikiliye destek verdi.Ömer ve Hoca Mustafa'nında görevini iyi şekilde yapmasıyla skoru kapatıp öne geçen YoungTeam maçı rahat bir şekilde kazandı.TakeOut takımı olarak bizler ise ilk yarıdaki iyi futboldan sonra,ikinci yarı final paslarında ve son gol vuruşlarındaki beceriksizlik ve birazda şanssızlık nedeniyle maçı kaybettik.Mesut'un ilk yarının ve ikinci yarının büyük bölümünü sakat sakat oynaması ve son bölümde maçı tamamlayamadan oyundan çıkması talihsizliğimiz oldu.Skor dezavantajıyla oyun disiplininide zaman zaman kaybedince yenilgi kaçınılmaz oldu.YoungTeam'i aldıkları fantastik skorlu galibiyetten dolayı kutlarken maça gelen taraftarlarımıza başta Panter abi olmak üzere teşekkür ederiz.

Gizli Forvet:Mesut


Merhaba, röportaj serimizde ilk konuğumuz son yıllarda futbolcu kişiliği ile çok sık gündeme gelen, kimilerine göre kazma kimilerine göre ise tehlikeli bir forvet olarak değerlendirilen, inişli çıkışlı grafiği ile herkesin kafasında soru işareti oluşturmuş, bir zamanların gol krallığının en ciddi adaylarından ve tekaütlerin yeni transferi Mesut. Kendisiyle futbol yaşantısındaki dalgalanmaları değerlendireceğiz.

A.G:Bbildiğimiz kadarıyla futbol yaşantın çok eskilere dayanmıyor, futbola nasıl başladın?

M.A: Akranlarımla birlikte büyüklerimizin halı saha maçlarını sıklıkla takip ederdim. Ancak hem fiziki özelliklerim hem de kabiliyetlerim pek yeterli olmadığından dolayı akranlarım ihtiyaç olduğunda büyüklerimizn kadrosuna girebilirken ben pek futbol oynayamazdım. Yirmilili yaşlardan sonra bir dönem düzenli futbol oynammışlığım var, zaman zaman oyuncu eksiliği olduğunda arkadaşlarım tarafından maçlara davet edilirdim. Etkisiz bir oyuncuydum.

A.G: Peki futbol hayatı bu kadar sönük birisi için daha sonra neler değişti de adından bahsedilir oldu?

M.A: Tekaütler ile Youngteam takımları düzenli maçlar yapmaya başlamasıyla ben de Youngteam kadrosunda yer alabilme fırsatı bulmuştum. Bu maçlarda sanıyorum zaman zaman futboldaki beceriksizlerim dolayısıyla komik oluyordum. Malum komik olan şeyler ilgi çekiyor ve konuşuluyor.

A.G: Ne gibi komiklikler ?

M.A: Mesela top ayağımda atağa çıkıyorum, Muzaffer Amcam rakip defansta bana müdahale etme ihtiyacı hissetmiyor, " Mesutu bırakın, düşecek" diyor ve gerçekten de koşarken düşüyorum. Amiyane tabirle bu türlü kazmalıklarım insanların dikkatini çekiyordu, bazen maçın neşe kaynağı oluyordum.

A.G: Daha sonra ne değişti peki ? Seni tehlikeli bulanlar da var ve nitekim bir dönem takımınız adına en çok gol atan ve gol krallığına oynayan bir oyuncuydun.

M.A: Zaman içerisinde fizik kondisyonum biraz düzelince tabi artık düşmemeye başlamıştım, ayakta durabiliyordum. Futbol bilgim ve kabiliyetlerim de fazla olmadığından saha içerisinde istemeyerek de olsa rakip oyuncuları zor durumlarda bırakıyordum. Rahat atılacak golleri atmayı beceremezken hiç olmayacak pozisyonlarda vuruşlarım gol oluyordu. Açıkcası nasıl oluyordu ben de bilmiyorum. Bir anda çok gol atar oldum ve insanlar hem beceriksiz hem de bu kadar gol nasıl atar düşüncesiyle benim hakkımda konuşur oldular sanırım. Beklenmedik işler yapıyordum. İlgi çeken ise herkesin bu işleri kontrolsüz yapıyor olduğumu bilmeleriydi.

A.G: Neden bir dönem futbola bir ara verdin?

M.A: Başka sporlarla ilgilenmeye başlamıştım. bir dönem tenis oynuyordum ve futboldan sıkılmıştım. Zaten formum da çok düşmüş artık takımıma fayda sağlayamaz olmuştum.

A.G: Biraz da yeni dönemden bahsedelim. artık ezeli rakibiniz tekaütlerin oyuncusu oldunuz. bu beklenmedik bir gelişmeydi, neler söylersiniz ?

M.A: Her ne kadar ezeli rakibimiz de olsa young teamde oynayan bütün arkadaşlarım bir gün tekaütlerde oynama hevesindedirler. Mesela bir dönem Ömer de tekaütlerde oynama şansı bulmuştu. Ben de hep takütlerde oynayıp efsanevi futbolcularla aynı takımda yer almayı istiyordum.

A.G: Nasıl gerçekleşti transferin ?

M.A: Maç öncesi young team formasını giymiş ısınırken, şaka ile karışık Ercan Dayıma keşke Tekaüt takımında yer alsaydım dedim ve o da gel oyna istersen deyince Tekaütlerin defans oyuncusu Selim ile formaları değiştirdik ve o maça Tekaüt formasıyla çıktım. Tabi bu Young Team oyuncuları için süpriz olmuştu. Ama benim hayallerim gerçekleşmişti.

A.G: İki takımı kıyaslayabilirmisin ?

M.A: Kıyas kabul etmeyecek iki şeyden bahsediyoruz. Tüplü televizyon ile plazma televizyonun mukayesi gibi olur veya düz vites ile otomatik vitesin kıyası gibi. Ortak tek yanları ikisi de bir futbol takımı.

A.G: Son sorum, Tekaüt takımında forma şansı bulabileceğine inanıyormusun?

M.A: Sanmıyorum. Tekaüt takımında yedek bir oyuncu olmak bile bir şereftir. 10 defa Young Teamde oynamaktansa bir defa tekaüt takımında oynamayı tercih ederim. Bu takımda futbol oynamak gerçekten bir zevk. Benim için bir gurur.

A.G: Sorularımıza verdiğiniz cevaplardan dolayı teşekkür ederiz.

M.A: Bana bu fırsatı verdiğiniz için ben teşekkür ederim.

17 Ekim 2008 Cuma

MAÇ GÜNLÜKLERİ

Evet sevgili dostlar..
Uzun bir aradan sonra maçlarımız yeniden internet ortamına taşındı.Maçlara 5 yıldır ara vermeden devam ettiğimiz halde internetteki sitemiz yayından kaldırılmıştı.Aradan geçen zamanda teknolojik ilerleme sayesinde sitemiz daha güncel bir şekilde maçlarımız hakkında sizlere en güzel haber ve bilgileri verecek inşallah.2 yıldır maçlarımız heyecanı inişli çıkışlıda olsa aynı ciddiyet ve kalitede devam etti.Bu zaman zarfında gençler dediğimiz 2.kuşak biraz daha yaşlandı.Artık onlar orta yaşlı sayılacak duruma geldiler."Gencimsi" tabiri bence onlara daha yakışmakta.3.kuşak dediğimiz jenerasyon ise biraz daha gelişip alttan kadroyu ve yukarıdakileri zorlamaya başladılar.Hatta Emre Aşıkkutlu ve Selim Çakır biz tekaütlere geçtiğimiz aylarda mesaj atıp maç talep bile ettiler.Bu noktada bir durum tespiti yapmakta fayda var.Ligimiz malum 2 takımdan oluşmakta ve 1.olan Şampiyon olamadığı gibi 2. yani sonuncu olanda küme düşmemektedir.Lig statüsü böyleyken takımlar içinde şöyle bir uygulama var.Yazılı olmayan kurallara göre -ki biz buna alışılagelen tabirle temayül diyelim-bir takım kolay kolay oyuncu değiştirmemekte oyuncunun performansı kadroya girip girmemesinde tali bir etken sayılmakta.Kadroda olabilmek için tekaütlerde devamlılık,ciddiyet,takımdaşlık ve güzel futbol oynama arzusunu her daim muhafaza etme gibi veriler ana etken olarak öne çıkmakta;"Gencimsi"lerin takımında ise devamlılık ve ciddiyet yine etkensede maçı kazanma yani sonuca yönelik(kazanma tabi) meziyetler taşıyanların takımda olabilme şansı daha fazla olmaktadır.Ligde sürekli forma giyen oyuncular ismen zikredilecek olursa şöyle bir liste yapılabilir.Kadir,Orhan,M.Ercan,Ömer,Hoca Mustafa ,Hüseyin Hoca,Cemil,M.Onur,Asım,Yusuf,Dorodo Mustafa,Temel,Yaşar,Mesut,Selim Hoca,Seim Çakır,Fatih,Kerim,Muhittin,Emre Aşıkkutlu,Sinan Albayrak,Küçük Mustafa(Sarıçan) aşağı yukarı yazım sırasına göre maçlara devam ettiler.Arada katılan arkadaşlara da teşekkürlerimizi sunmazsak haksızlık yapmış oluruz.Hakem RMG ise son zamanlarda bizi yalnız bıraksada unutulmaz maçları yöneten efsane hakem olarak hatıramızdadır.Panter abi,Molla Abi zaman zaman maçlarımıza renk katmaktadırlar saha dışından.Molla Abi takımının aldığı ağır bir mağlubiyet sonrası kalp krizi geçirmiş ve bizi korkutmuştur.
Tam bu noktada bir anımı anlatacağım.Molla Mustafa abi kalp krizi geçirince tekaütler olarak çok üzüldük.Hastanede kendisini yalnız bırakmadık.Bir ziyaret sırasında Kendi takımının ilgisizliğinden şikayetini bildirmiş bizleri takdir etmişdi.Biz ona söylemedik ama aramızda takım arkadaşları olarak toplanıp onu üzmememiz gerektiğini,o yüzden bir kaç maçı kaybedip ona moral vermeyi planladık.Doktoru iyi olacağını söyledi.Ta ki doktoruyla konuşupta artık kalbi sağlam mağlubiyeti kaldırabilr dediği o haftanın maçında rakibi muhteşem bir futbolla çok farklı yenmiştik.Üst üste maçlar kaybettiğimiz o 3 haftayı hiçbirimiz unutmadık.
Neyse bu gece 12 -01 arası yeni bir maçımız var.Yarın bu maçın yorumlarını ,olaylarını burada bulabilirsiniz ..Saygılar

13 Ekim 2008 Pazartesi

Şiir Köşesi

HAN DUVARLARI
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...
Ellerim takılırken rüzgârların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına.
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine.
Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,
Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan
Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,
Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.
Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya
Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
Gitgide birer ayet gibi derinleştiler
Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;
Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken
Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;
Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa
Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;
"On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben"
Altında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi...
Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.
Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
Araya gitti diye içlenme baharına,
Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk.
Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri
Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,
Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...
Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,
Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,
İki dağ ortasında boğulan bir geçide.
Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden
Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:
Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,
Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,
Burada son fırtına son dalı kırıyordu...
Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,
Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;
Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...
Gönlümde can verirken köye varmak emeli
Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!"
Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana
Biz menzile vararak atları çektik hana.
Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;
"Gönlümü çekse de yârin hayali
Aşmaya kudretim yetmez cibali
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgârın önüne katılmışım ben"
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde
Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,
Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!
"Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı'mı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"
Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..
Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:
"Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi:
"Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"
Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...
Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.
Aradan yıllar geçti işte o günden beri
Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!..
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

11 Ekim 2008 Cumartesi

Televizyon nasıl çalışır

10 Ekim 2008 Cuma

Şaşırtan Benzerlik!!




İstanbul'da yaşayan Bilgi Hacıbayramoğlu'nun M.Kemal Atatürk'e benzerliği görenleri hayrete düşürüyor.Trabzon Of doğumlu olan Bilgi Hacıbayramoğlu son zamanlarda yolda kendisini görenlerin dikkatle süzdüğünü ve beraber fotoğraf çektirdiklerini söyledi.Bu benzerlikle gurur duyduğunu söyleyen Bilgi Bey,bir filmde Atatürk rolünde oynamaktan gurur duyacağını belirtti.Bunu ençokta yabancı aktörlere Atatürk rolü teklif edildiğinde duyduğu rahatsızlıktan dolayı istediğini belirten Hacıbayramoğlu büyük önder Atatürk'ü en iyi bir Türk tanır ve canlandırır dedi.

Milli Takıma Hangi Kriterlerle oyuncu seçilir?

Bir milli maç arifesindeyiz yine.Yarın Bosna-Hersek ile oynayacağız.Kazanıp Dünya Kupasına katılmak için avantaj elde etmek istiyoruz.Maç arifesinde her zaman olduğu gibi aday kadroya seçilen oyuncular-seçilmeyen oyuncular ile ilgili spekülasyonlar gündemde.Kendi takımında oynamayan ,yada birkaç maçlık çıkış yapan oyuncular milli kadroda yer alabiliyor, 35 yaşına merdiven dayamış oyuncu yeni keşfedilip "nerelerdeydin bu güne kadar"deniliyor.Oysa o hep sahalarda göz önündeydi(Yusuf Şimşek'ten bahsediyorum)Somut konuşmalı :Nasılki sıradan bir takımı sadece motive ederek büyük başarı yakalayabiliyorsa Sayın Fatih Terim, oyuncu seçme kriterleri bence olabilecek en fazla hataları yapmakta ve son derece subjektif davranmakta bence.Eskiden beri saha içinde ve dışında mutlak hükmettiği,yada hükmedebileceği oyuncularla çalışmaya özen göstermiştir her zaman.Euro 2008 de kadrodan çıkardığı oyuncularla ilgili yorumları aslında onun anlayışını bu konuda net olarak ortaya koymakta;Yıldıray iyi bir oyuncu. Ancak uzun süredir bizimle beraber değildi. Oynadığı zaman da 45 dakika bizimle oldu. muhakkak herkes kendisini turnuvaya hazırlamıştır ama baktığımız zaman Emre, Arda, Mehmet Topal ve Tümer gibi oyuncularımızın arasında yedek kalması yerine kadrodan çıkarmayı uygun bulduk. Yıldıray gibi bir oyuncuyu yedek beklemezdim. Kendisini yedekte bekletmek istemediğim için kadro dışı bıraktım.Belki Yıldıray pek ikna olmamıştır ama biz anladık ve ikna olduk tabii!!Yıldıray'sız milli takım Terim oldukça yada Yıldıray biat etmedikçe bir realite olarak yaşanacak galiba.İbrahim Kaş'ı ne çok aradık sonradan, hatırlarsınız.Birçok şeyini anladım da şu Fatih Tekke olayını bir anlayamadım gitti.Ne doğru dürüst bir gerekçe belirtti bunca zamandır,ne doğru dürüst bir eleştiri aldı bu işin duayenlerinden nede Fatih Tekke anlaşılır bir açıklama yaptı.Bence iki Fatihin karakterleri,dünya görüşleri,anlayışları o kadar zıtki kadroya alınmamasını gayet iyi anlıyorum.Bence Fatih Tekke ileFatih Terim birbirinin panzehiridir.Ateşle barut gibi,kurtla kuzu gibi yalanla gerçek gibi bir arada olmaları imkansızdır.Bir arada olmalarını engelleyen bugün Terim olduğu gibi tercih Tekke'de olsaydı sonuç pek değişmezdi.Terimin tercihi malumda Tekke'nin Tercihini çok merak etmekteyim doğrusu..Siz bakmayın Fatih Terim'in almamasıyla ilgili özel bir neden yok demesine.Ya da Fatih Tekke'nin alınmayı bekliyordumşaşırdım ama arkadaşlarıma başarılar diliyorum demesine..Onlar klişe demeçlerdir böyle zamanlarda verilen.Tekke'li bir Milli Takım için Terim olmayacak galiba.Yoksa Tekke'nin biat etme ihtimali yok.Batuhan var ,Turgay var ,Mevlüt var ama Tekke yok.Yaşlımı,yeteneksizmi,sakatmı belli değil.Anlayan anlatsın bana. bu arkadaşlar oynayamazmı oynar elbet.Ama liyakat,adalet ve dirayetle yapılacak seçimde kamuoyu vicdanı başka şeyler diyor.
Neyse milli takıma hangi kriterle oyuncu seçilir sorusunu başka milli takımlarda takip edelim bence. Terim sonrası lazım olur belki!
Aslında Fatih Terim bir çok yönden bir fenomendir.Teknik adamlık kariyerinde hergün kendini geliştirmiş,istenen adam olarak Avrupa'da büyük takımlar çalıştırmıştır.Gittiği takımlarla beraber kişisel gelişiminide ihmal etmemiş,dil öğrenmiş,olumsuz yanlarını törpüleyip pozitif gelişimler edinmiş,sosyalite kavramına önem vermiş bu yönü ilede örnek alınacak bir şahsiyet olmuştur.Çok dahada alacak yolu vardır bu konularda bence.Mesleki ve insani birikimleri ile maddi dünyasının ötesinde bir servet edinmiştir.Ama hala küpü dolmamıştır.Çünkü iki koysa biri yitmektedir.Çünkü zaafları küpün altındaki delik gibi koyduklarının epey bir kısmını akıtmaktadır.Bunlar yadsınamaz gerçekken olumlu ve övgüye değer yanlarını,başarılarını herkesin kabul ve takdir edeceğide aşikardır.Ancak hala bilerek veya bilmeyerek yaptığı hatalar Milli bir konuda olunca kaçınılmaz olarak eleştirilmektedir.Zaten bütün bu yorumlarım işi ile ilgili durumunu tespiti için yapılmıştır.Unutmamalıki ;Tribünde,evinde,sokakta o maçı seyreden sıradan vatandaşla,gazeteciyle,bakkalla ,manavla,çolukla çocukla aynı Milli hissiyatta ve yükümlülükteyiz.

8 Ekim 2008 Çarşamba

Hangi zaman Hangi balık daha lezzetlidir

çipura


Eylül ayı gelipte balık avlama yasağı kalktığında balıkçı tezgahları şenlenir.Balık artık daha bol ve çeşitlidir.Dahada ucuzlamıştır.Eylül önceside balık vardır ama balıkların bir çoğu eylül-mart ayları arasında bol ve lezzetli olur.Nimet Lokantasında genelde balıktan anlamayan ama balık yemeyi seven bir çok arkadaşız.Şüphesiz balığın lezzetli olması bir çokları için yeterlidir.Cinsi,pişirilme şekli,yenmesi için uygun zamanda olup olmadığı pekte bilinmez.Birisi mesela mezgit severse daima mezgit yer.Halbuki mezgitin lezzetinin doruğa ulaştığı bir dönem olduğu gibi,belirli zamanlarda farklı pişirme uygulanması gerektirir.İşte bu cümleden olarak nacizane benim lezzetini beğendiğim,azçok hakkında malumatım olan balık türleri ile bildiğim ve kaynaklardan derlediğim bilgileri paylaşayım istedim.Gerçi zaten Nimet Lokantasında genellikle en geçerli döneminde olan balıklar,en ideal pişirme yöntemiyle bulunsada daha çok "balıkların kralı hamsi " tercih edildiğinden diğer balıklar ile ilgili bilgi eksikliği yok değildir.En çok bilinen ve tercih edilen balıklar aşağı yukarı şöyledir:KaradenizHamsi'si,Mezgit,Çinekop,Palamut,Lüfer,Çipura,İstavrit

uskumru,barbunya


Şimdi bunlarla ilgili nacizane bir iki bilgi aktarmak isterim:
Hamsi
BALIK TAKİVİMİNE GÖRE, BALIK TÜKETİM ÇİZELGESİ
Balık takvimine göre, tuzlu sularda yaşayan 51, tatlı sularda yaşayan 9 farklı cinsteki balığın tüketimi, aylara göre değişiyor.
Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü'nün internet sayfasından derlediğimiz bilgiye göre, Marmara ve Ege Denizi ile boğazlarda yakalanan mercan yavrusu, yılın 12 ayında da yenilebilen enlezzetli balık olma unvanını koruyor.
Kasım ayının en lezzetli tuzlu su balıkları palamut, torik, kofana, uskumru, kalkan yavrusu, hamsi, iskorpit ve karagöz olurken, tatlı suların en lezzetli balıkları arasında sazan, turna, alabalık, kefal ve yayın yer alıyor. Yine bu ayın en lezzetsiz tuzlu su balıkları arasında çingene palamudu, morina, çinekop, sarıkanat, gelincik, gümüş, izmarit, strangolos, mezgit ve sardalya, en lezzetsiz tatlı su balıkları arasında ise levrek, yılan ve kaya balığı bulunuyor. Marmara, Ege, Karadeniz ve Akdeniz ile İstanbul ve Çanakkale Boğazları'nda en yaygın halde yaşayan balık türlerinden olan tekir, karagöz ve lüfer ise ekim ayının en çok tercih edilen balık türü oluyor. Kolyoz, mercan, deniz alası, kırlangıç, güneş, lipsoz, pisi, denizyılanı, dil balığı, hani, mırlam, sübya, kalamar, ahtapot gibi balık ve deniz ürünleriyle tatlı suda yetiştirilen çiftlik alabalığı, yılın 12 ayında da tüketilebiliyor. Balık takvimine göre çingene palamudu ağustos-eylül, çinekop ve sarıkanat temmuz-ağustos, gelincik temmuz-ağustos-eylül, hamsi kasım- aralık-ocak-şubat, gümüş, izmarit, strangolos, mezgit şubat-mart-nisan- mayıs, sardalya temmuz-ağustos-eylül-ekim aylarında yenilebiliyor.

7 Ekim 2008 Salı

Nimet Günlükleri

Merhaba dostlar..Burada her akşam müdavimi olduğumuz Nimet Lokantasında geçen olayların, diyalogların ilginç olanlarını bulacaksınız..Belki siz belkide tanıdıklarınız o anıların bir parçası olacaksınız.
Dün akşamki şark köşesinin konukları İshak H. ve arkadaşı ,İsmail abi,MEG,Oktay,S.Çakır,Mithat abi namı diğer Panther,Fırıncı Osman,Mesut du.Konu ise zuhr-i ahir namazının kılınıp kılınmaması gerektiği hususu idi.Oktayın sulandırma gayretine rağmen nasıl olduysa İsmail abi bu konuda nefis bir sunum yaptı(Muhteviyatını tayin etmediği konularda konuşmak için naz etmeyi sever de).Gerçi zaman zaman konu içinde yeni konular ihdas ederek değişik mevzulara atladıysada o konulardada bir nevi ders verdi.Uslubu bir jilet kadar keskin , derişik sülfirik asit kadar yakıcıolsada herkes alacağını aldı.İsmail abi gibilerin eski öğrendiklerinin üzerine yeni bir şeyler koymaları ve terakkileri zordur.Ancak eski bilgileri ve kaynakları muhkem olduğundan günümüzdeki kafa karıştıran mevzulara yaklaşımlarından istifade etmek bizler için bir şans olsa gerek diye düşünmekteyim.Neticede 11 30 da dağıldık.